Kurtulmuş: “Cumhurbaşkanımızın barış yönündeki çağrısı muhataplarından cevap bulmaya başlamıştır”
SAKARYA’DA KATILDIĞI BİR PROGRAMDA ÜLKE GÜNDEMİNE DAİR KONULARDA DEĞERLENDİRMELERDE BULUNAN AK PARTİ GENEL BAŞKANVEKİLİ NUMAN KURTULMUŞ, “UKRAYNA-RUSYA KRİZİNDE DE TEK YOLUN İKİ ÜLKENİN BİR MÜZAKERE MASASINDA BİR ARAYA GETİRİLEREK, MESELEYE BAŞKA GÜÇLERİN KARIŞMASINI ÖNLEMEK VE BÖYLECE MESELENİN MÜZAKERE, BARIŞ VE HAKKANİYET ÇERÇEVESİ İÇERİSİNDE ÇÖZÜLMESİNİ TEMİN ETMEKTİR. BUNU YAPABİLECEK BÖLGEDEKİ VE DÜNYADAKİ TEK ÜLKE TÜRKİYE’DİR“ DEDİ.
Sakarya’da katıldığı bir programda ülke gündemine dair değerlendirmelerde bulunan AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Ukrayna-Rusya krizinde de tek yolun iki ülkenin bir müzakere masasında bir araya getirilerek, meseleye başka güçlerin karışmasını önlemek ve böylece meselenin müzakere, barış ve hakkaniyet çerçevesi içerisinde çözülmesini temin etmektir. Bunu yapabilecek bölgedeki ve dünyadaki tek ülke Türkiye’dir” dedi.
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, bir dizi programlar için Sakarya’ya geldi. İlk olarak Adapazarı ilçesinde bulunan bir restoranda basın mensuplarıyla bir araya gelen Kurtulmuş, burada ülke gündeminde olan önemli konular hakkında değerlendirmelerde bulundu. İlk olarak Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginlikten söz eden Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’ye davet ettiğini ve Putin’in olimpiyatlardan sonra Türkiye’ye geleceğini belirtti. Ukrayna ve Rusya arasındaki krizin tek yolunun; iki ülke arasında müzekkere yapılması olduğunu düşünen Kurtulmuş, bunu yapabilecek tek ülkenin Türkiye olduğunu söyledi. Daha sonrasında Kurtulmuş, Hablemitoğlu cinayeti, bir televizyon programında gazeteci tarafından Cumhurbaşkanına edilen hakareti ve İstanbul’da hayatı olumsuz etkileyen kar yağışı ile İstanbul’un yönetilmesinde yapılan hataları değerlendirdi.
“Başta bölgemizi ve bütün dünyayı ilgilendiren önemli bir kriz ile karşı karşıyayız”
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Başta bölgemizi ve bütün dünyayı ilgilendiren önemli bir kriz ile karşı karşıyayız. Rusya ile Ukrayna arasında devam etmekte olan kriz, her an farklı yerlere evrilme potansiyelini taşıyan önemli bir krizdir. Ve esasında sadece spesifik olarak Ukrayna-Rusya arasında ki bir mesele olmanın ötesinde dünya sisteminin geldiği, dünyada ki güç mücadelelerinin geldiği noktayı göstermesi bakımından da önemlidir. Şu an da dünyada belli merkezlerin ABD, Çin, Rusya ve Avrupa Birliği başta olmak üzere, başka birçok aktörün işin içerisinde olduğu çok yüksek gerilimlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Ve öyle görünüyor ki bu gerilim, mücadele, rekabet ve belki çatışma ortamı uzun yıllar daha süreceğe benziyor. Hangi gerilimi ele alırsanız alın bunların orta noktasında bulunan ülke Türkiye’dir. Ve bu bölgelerde ortaya çıkacak olan en ufak bir gerilim ve çatışmanın doğrudan doğruya Türkiye’yi etkilemesi son derece doğaldır. Bu gerilimlerin hiçbirisi bizi ilgilendirmiyor diyerek bir kenara bırakamayız. Ukrayna-Rusya krizinde de tek yolun iki ülkenin bir müzakere masasında bir araya getirilerek, meseleye başka güçlerin karışmasını önlemek ve böylece meselenin müzakere, barış ve hakkaniyet çerçevesi içerisinde çözülmesini temin etmektir. Bunu yapabilecek bölgedeki ve dünyadaki tek ülke Türkiye’dir. Cumhurbaşkanımızın bu konuda barış yönünde ki inisiyatifini çok açık bir şekilde dünya kamuoyu ile paylaştığını biliyoruz. Ve yapmış olduğu çağrıya da Rusya Devlet Başkanı Putin, olimpiyatların açılışından sonraki günlerde Türkiye’ye gelerek bir müzakere yapabileceğini ifade etmiştir. Yani cumhurbaşkanımızın barışı sağlayalım, müzakere yolunu açalım, diplomasiyi çalıştıralım çağrısı muhataplarından cevap bulmaya başlamıştır. Ümit ederim ki bu barışın sağlanması yönünden cumhurbaşkanımızın ve Türkiye’nin önemli katkı, rolü olur. Ve en kısa süre içerisinde bu mesele dünya gündeminden uzaklaştırılmış olur” dedi.
“Hablemitoğlu’nun cinayeti ile ilgili bütün gerçeklerin aydınlatılabilmesini ümit ediyoruz”
Necip Hablemitoğlu cinayeti hakkında açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, “Geçtiğimiz günlerde cumhurbaşkanımızın bir televizyon programında açıkladığı Necip Hablemitoğlu suikastının zanlısının yurtdışından getirilmesi ve şuanda hesap veriyor olması. Türkiye bir dönemde neredeyse birkaç gün de bir uyandığımızda faili meçhul cinayetler ile sarsılıyor ve onun arkasındaki gerçek niyetleri, gerçek failleri ortaya çıkaramamanın da aynı zamanda siyaset ıstırabını yaşıyordu. Bu anlamda faili meçhul cinayetlerden çok önemlilerden birisi olan rahmetli Hablemitoğlu’nun cinayeti ile ilgili bütün gerçeklerin aydınlatılabilmesini ümit ediyoruz. Hablemitoğlu ve inşallah diğer bütün faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması aynı zamanda Türkiye’nin geleceğinin de aydınlatılması anlamına gelir” diye konuştu.
“Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine ağır bir hakaret ne de eleştiri olarak kabul edilir”
Cumhurbaşkanına edilen hakaret hakkında da değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, “Bilerek, tasarlayarak ve söylediğin şeyin sonuçlarının ne olacağının farkında olarak bir televizyon programında bunların söylenmiş olması ve arkasından gelişen süreçte de gözaltına alınma sürecinde elleri serbest olmasına rağmen arkadan ters kelepçelenmiş gibi ellerini arkaya alarak bir algı operasyonunun yapılmış olması, bu senaryonun ne kadar önceden hazırlandığının da göstergesidir. Ama bu gazeteci kadının söylediği o ağır hakaret dolu sözlerden daha ağır olan; aynı stüdyoda bulunan CHP’nin iki yöneticisinin ülkenin cumhurbaşkanına ve onun millet adına mesaide bulunduğu yere yapılan ağır hakaretlere ‘ahır ve hayvan’ benzetmesine sessiz kalmaları, seyirci kalmaları kabul edilebilir bir şey değildir. Bir kere daha buradan açıklıkla ifade ediyorum; bizim bulunduğumuz bir yerde Kılıçdaroğlu veya Akşener’i kast ederek böyle ağır bir hakaret yapılmış olsaydı o hakareti yapanın ağzının payını verir, onu sustururduk. Bu kabul edilmez bir şeydir, hele hele hakaret; ülkenin tamamını resmi olarak temsil yetkisine sahip Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanına olunca bu fevkalade hazin bir tablo ortaya koyuyor, bunu kabul etmek mümkün değildir. Siyaset bu değildir eleştiriyi sonuna kadar yapacağız. Eleştiri makul olan bir eleştiri. Makul olmasa bile makul bir üslupla yapılan eleştiri bizim için değerlidir dinleriz, doğru olanda, makul olanda, milletin aleyhine olanda istifade etmeye çalışırız ama hakareti kimse bir eleştiri olarak kabul etmez. Bu fikir özgürlüğüdür, bu basın özgürlüğüdür, bu demokratik bir haktır diye hiç kimse bunu kullanmaya kalkmasın. Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine ağır bir hakaret ne de eleştiri olarak kabul edilir, ne demokratik bir hak olarak kabul edilir ne de basın özgürlüğünün bir parçası olarak kabul edilir” şeklinde konuştu.
“Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine ağır bir hakaret ne de eleştiri olarak kabul edilir”
İstanbul’u etkisi altına alan karı ve yönetilme şeklini değerlendiren de Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
“İstanbul ve İstanbullular bunu hak etmiyor. Çok ciddi bir yönetim zafiyetinin ortaya çıkmış olduğu kötü bir gece yaşadık. Bu manzaranın ortaya çıkarttığı ağır ihmalkarlık, beceriksizlik adına ne derseniz deyin yönetim zafiyetinin olduğu açıktır. Tam bunlar olurken bu saatler içerisinde İstanbul’u yönetmekle sorumlu olan büyükşehir belediye başkanı, bir yemek dolayısıyla görevinin başında olmayışı ortaya çıkmıştır. Önce böyle bir yemeğin olamadığı bilgileri tweetlerden atıldı hatta belediye başkanı kendi partisinin yöneticilerinin ve milletvekillerini bile ters köşeye yatırdı. Onların bile haberi olmadığı için dolayısıyla onlar bile “abartıyorsunuz”, “iftira atıyorsunuz” diye tweetler attılar. Sonra bunları silmek zorunda kaldılar, bir kısmı da özür dilemek zorunda kaldı. Ardından önce “yemek yok” dendi, 1 saat “yemek yedik ne oldu?” dendi, arkasından bu yemeğin 3 saate çıktığı anlaşıldı. Herhalde bundan sonrada o kayıtlar nereden ortaya çıktı tartışmasıyla konuyu başka yere taşımak isteyeceklerdir, topu taca atmak isteyeceklerdir. Çok açıktır, böyle bir durumda sadece belediye başkanı için söylemiyorum herhangi bir yetkili görevinin başında değilse bu ağır görevi ihmal meselesidir. Bu en hafif tabiriyle çok büyük ciddiyetsizlik, çok büyük bir yönetim zafiyetidir. Çok mu zordu? Tamam belli ki büyükelçiye söz verilmiş. Tabi bu mesele bizi ilgilendirmez Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi arasında olan bir durum ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin de hiçbir şekilde haberi olmadığı görülüyor. Ama çok mu zordu? İki dakikanızı alır, ’Sayın büyükelçi, ortalık çok kötü. Bu toplantıya gelemiyorum, ben işimin başındayım’ derdi. Bunu demiş olsaydı belediye başkanı İstanbulluların gözünde büyürdü. Ama hem böyle bir yemeğe katılıp hem sonra bu ortaya çıktıktan sonra çeşitli mazeretlerle örtmeye kalkmak ise bambaşka bir durumdur”.