15 kişinin öldüğü Doğanlar Apartmanı ile ilgili korkunç iddia
30 EKİM 2020’DE MEYDANA GELEN 6.6 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ DEPREMDE DOĞANLAR APARTMANI ÇÖKMÜŞ, 15 KİŞİ HAYATINI KAYBETMİŞTİ
İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremde 15 kişinin öldüğü 12 kişinin de yaralandığı Doğanlar Apartmanı ile ilgili sorumluların yargılandığı davada tanık olarak dinlenen eski apartman yöneticisi, 2018 yılında bina için yaptırılan deprem risk analizinden sonra 5. dereceden çürük raporu alındığını ancak kat maliklerini ikna edemedikleri için kentsel dönüşüme başvurmadıklarını söyledi.
Ege Denizi’nde Seferihisar açıklarında, 30 Ekim 2020’de meydana gelen, 115 kişinin hayatını kaybettiği 6.6 büyüklüğündeki depremde Bayraklı ilçesindeki Doğanlar Apartmanı’nda 15 kişi yaşamını yitirdi, 12 kişi de yaralandı. Depremin ardından başlatılan soruşturma kapsamında 4 kişi hakkında, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinde ‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak’ suçundan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Davanın bugün görülen ilk duruşmasına 2 tutuklu sanık SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) ile katılırken, tutuksuz sanık G.U. ile depremde yakınlarını kaybedenler ile yaralananlar ve tarafların avukatları salonda hazır bulundu. Sanıklardan firari olan B.I. ise salonda yer almadı.
Duruşmada SEGBİS aracılığıyla ifadesi alınan tutuklu sanıklardan Doğanlar Apartmanı’nın müteahhidi Çetin Doğan, inşaatı 1992 yılında bitirdiğini belirterek, “Her şey tam olarak yaptım. Malzemeyi en iyi şekilde kullandım. Aradan 30 sene geçti, bu arada neler oldu onu ben bilemem. Suçlamayı kabul etmiyorum. O zamanlarda hazır beton yoktu. Biz el usulüyle malzemeyi betoniyere atıp, betonu bu şekilde döküyorduk. Kancalar da o zamanlarda işçiler tarafından elle yapılıyordu. Dönemin imkanları bunlardı. En kaliteli malzemeleri kullandık” dedi.
“Kirişlerde herhangi bir delik olup olmadığının araştırılmasını istiyorum”
İfadesi alınan bir diğer tutuklu sanık, binanın statik-betonarme proje müellifi olan Mehmet Sedat Boyacı ise 20 yıldır Afganistan, Irak, Özbekistan gibi ülkelerde çalıştığını ve çoğunlukla İzmir dışında olduğunu belirterek, “2018 yılında apartmanda tadilat yapılmış ve bunda fenni mesulün imzası yok. Bu tadilatın kaçak yapıldığını tahmin ediyorum. Bana kirişlerde delikler olduğu söylendi. Kolon kesilmese de kirişlerde açılan delikler hoş olmayan sonuçlara yol açar. Tadilat esnasında taşıyıcı elemanların zarar gördüğünü düşünüyorum. Benim hesaplarım ve uygulamalarımda herhangi bir yanlışlık yoktur” diye konuştu.
Dükkan sahiplerinin, tavan yüksekliğinin azalmaması için havalandırma veya doğalgaz borularını kirişleri deldirerek dükkanlara bağlantı yapabildiklerini ifade eden Boyacı, “Kirişlerde herhangi bir delik olup olmadığının araştırılmasını istiyorum. Tadilat esnasında taşıyıcı elemanların zarar gördüğünü düşünüyorum” dedi.
“İş bulamadığım için formalite imza ile sürveyanlığı kabul ettim”
Tutuksuz sanıklardan, binanın sürveyanı olarak imzası bulunan G.U. da şunları söyledi: “Askerden geldiğim sene iş arıyordum. Sonra bu inşaat şirketinde işçi olarak başladım. Şirket ekstra maliyet çıkmaması için işçi olduğum halde beni sürveyan olarak gösterdi. Fiili olarak hiçbir sorumluluğum yok” dedi.
Kalitesiz malzeme kullanılmış
Sanıkların ifadelerinin ardından, mahkeme başkanı İstanbul Teknik Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesinden toplam 7 akademisyenin yer aldığı bilirkişi heyetinin nihai raporunun mahkemeye ulaştığını ve ön raporu destekler nitelikte kalitesiz malzeme kullanılarak 1975 Deprem Yönetmeliğine uygun olmayan şekilde yapıldığını söyledi.
“Daireyi satarken, bina çok sağlam dediler”
Depremde anne ve babasını kaybettiğini söyleyen M.B. Doğanlar Apartmanındaki daireyi satın alırken kendilerine binanın çok sağlam olduğunun söylendiğini ifade ederek, “Biz de buna inanarak daireyi satın aldık. Depremde bir sürü bina içinden 7 bina çöktü. Bazı insanlar ceplerini doldurmak için kalitesiz malzeme kullandığı için bu oldu. Ben dışarıda çalıştığım için Covid-19’dan dolayı anne ve babama sarılamıyordum bile” diyerek sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.
“Bu dava gelecekti İstanbul depreminin davasıdır”
Depremden 23 saat sonra enkazdan kurtarıldığını kızının ise 65 saat sonra kurtarıldığını ancak bir oğlunu kaybettiğini ifade eden S.P. ise “Sesimi duyan var mı? Oğlum nerede? Diğer komşularım nerede? Bu dava gelecekti İstanbul depreminin davasıdır. Bu davada emsal bir karar verilmelidir” dedi.
“Kat maliklerini ikna edemediğimiz için kentsel dönüşüme başvurmadık”
Doğanlar Apartmanında 2010-2018 yılları arasında yöneticilik yapan M.E. de davada tanık olarak dinlendi. 2010 yılında apartman sakinlerinin isteğiyle göreve geldiğini belirten M.E., “Binanın bahçesinde bazı değişiklikler ve düzenlemeler yaptık, otopark yaptık. Bazı daire sahipleri merdivenlere granit yaptırmayı teklif etti. Bende binada çatlaklar olduğunu ve binanın bu ağırlığı taşıyamayacağını söyledim. Bunun üzerine deprem risk analizi yaptırdık. 10 gün sonra rapor elime ulaştığında binanın çürük olduğu yazıyordu. Uykularım kaçtı. Raporu çoğaltıp her daire sahibine verdikten sonra toplantı günü belirledik. Kat maliklerine durumu anlatması için tanıdığımız olan bir inşaat mühendisini de toplantıya davet ettik. Mühendis, binanın 1999 depreminde olduğu gibi çökebileceğini ve zeminde sıvılaşma olduğunu söyledi. Kat maliklerini ikna edemediğimiz için kentsel dönüşüme başvurmadık. Bana ağır ithamlarda bulundukları için de istifa etti” şeklinde konuştu.
“Bina 5. dereceden çürük çıktı”
Duruşmada tanık olarak dinlenenlerden yıkılan Doğanlar Apartmanı sakini T.Ü., apartman merdivenlerine granit döşenmesi konusunun gündeme geldiğinde yönetici M.E. ile görüştüğünü ve kendisine, “Bu bina granitleri taşıyamaz” dediğini aktararak, “Bunun sonrasında binanın durumuyla ilgili bir test yapıldı ve çıkan raporda bina 5. dereceden çürük çıktı. Benim çabalarımla bir toplantı düzenleyip, apartman sakinlerine durumu anlatıp neler yapılabileceğini konuşmak istedik. Hatta yanımda inşaat mühendisi tanıdığım C.L.’yi de götürdüm. C.L. de binaya gelip bir takım gözlemlerde bulunmuştu ve mesleğinden ötürü durumun ciddiyetini anlatabilirdi. Ancak toplantıda deyim yerindeyse ‘avantacılıkla’ suçlandık. Bize, ‘Sen ne anlarsın’ türünden cümleler kuruldu, daha sonra da sonuç alınamadı” dedi.
Seçilen yeni yöneticinin bina güçlendirme konusunu gündeme getirmediğini, aynı tarihlerde karşı apartmanda bina güçlendirme işlemi yapıldığını söyleyen T.Ü., bu binanın hala ayakta olduğunu ifade etti.
“B Blok’un yattığı yöne doğru yıkılabileceğini söyledim”
Tanık olarak dinlenen inşaat mühendisi C.L. de, T.Ü.’nün anlattıklarını doğrulayarak, “Doğanlar Apartmanı A ve B bloklardan oluşuyordu. İki blok arasında 20-25 santimetre boşluk oluşmuştu. Balkonlar aşağıya doğru eğikti. Zeminde sıvılaşma olduğunu ve küçük bir sarsıntıda bile yıkılabileceğini söyledim. Düzenlenen apartman toplantısında bazı ev sahipleri olumlu konuşurken bazıları da beni kovmak istedi. B Blok’un yattığı yöne doğru yıkılabileceğini söyledim. Maalesef gerçekleşen depremde de bu şekilde yıkıldı” dedi.
İfadelerin ardından mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek, duruşmayı erteledi.